stockholmer

23.6.07

gamla stan - old town

turistik dükkanlar hariç her yer kapalıydı. zaten turistik olmayan yerler de bomboş. koskoca metro hattında sadece 3-5 kişi seyahat ediyor. yağmur da cabası, ara vermeden eşlik etti bana. boş sokaklar, eski mimari ve sürekli yağan yağmur. buranın atmosferi oldukça güzel.

bu arada şehrin orta yerinde açık bir sinema buldum. bilet fiyatları ilginçtir ki oynayan filme göre değişiyor. sanırım yeni vizyona girenler daha pahalıydı. fiyatlar bize göre biraz uçuk olsa da en kısa zamanda deneyeceğimdir.

şehrin heyecanı açık bir market bulmamla sevince dönüştü. bu sayede ekmek ve meyve suyu alabildim. tembellik sınırlarında dolaştığım için olsa gerek onlarca kağıt bardak aldım. artık bardak yıkamaya son! kullan at bardak devri başlasın!

yağmur gittikçe hızlanıyor.

yağmur-kar

yine o garip şeyden yağıyor. yağmur desem değil, kar desem değil. uçuşup duruyor ortalıkta. gözle de görülmüyor meret, iyice kapattı havayı. fotoğraf da çektirmiyor. biraz daha bekleyip vuracağım kendimi sokaklara.

glad midsommar!

kahvaltı ederken kapının zorlanmasıyla irkildim. meğerse gazeteci çocukmuş, haftalık gazeteyi atmış kapıdan. şimdilik en çok reklamlar ilgimi çekiyor. fakat zamanla haberleri de anlamaya başlayacağım.

bu yağmurlu ve rüzgarlı günde bütün isveçlilerin bayramını kutluyorum.

fotoğraflar birikmeye başladı, yakın zamanda flickr'da yerlerini alacaklar.

22.6.07

midsummer arifesi

sokaklarda in cin top oynuyor. arada sırada evlerin bahçelerinden çılgınca bağırışlar geliyor. şanslarına hava da kapalı ama pek umurlarında olduğunu zannetmiyorum. zira bu soğukta bağıraraktan denize giren arkadaşlar da vardı.

son kullanma tarihi geçmekte olan ekmeğim oldukça az kaldı ve bayram sebebiyle her yer kapalı. pazar günü marketlerin açılmasını ummaktayım zira hazırlıksız yakalandım.

21.6.07

mantar kızartması

evde denenmemesi gereken fantazilerden biri de mantar kızartmakmış. patlamaya bu kadar müsait olduğunu bilmiyordum, dolap kapaklarından temizlerken anladım.

patlayan mantarlardan kaçarken kapının arkasında gizli bir geçit keşfettim. içinden elektrik süpürgesi, ütü, ütü masası ve bilimum temizleyiciler çıktı. süper! hala bir yerlerden hizmetçi, hazır yemek ve bulaşık makinesinin çıkmasını bekliyorum, azimliyim.

bulaşık eldivenini alırken üzerinde kolay giyilebildiğini yazıyordu ama çıkmamak üzere tasarlandıklarına kanaat getirdim. her gün çıkarabilmek için şekilden şekile giriyorum.

20.6.07

güle güle anna-karin

bugün anna-karin diye bir teyzemiz şirketten ayrılıyor diye parti yapıldı. bu sefer alkol yoktu ama süper pastalar getirmiş kendisi, afiyetle yedik. müdür mats ortalıklarda pek olmadığı için onun yerine david bir konuşma yaptı. süper bir adam, göbeği benden büyük ve benden fazla türk yemeklerini bildiği konusunda şüphelerim var. her işimle mutlaka ilgileniyor ve partilerde hiç yalnız bırakmıyor, mutlaka gelip konuşuyor ve mutlaka konu dönüp dolaşıp kebaba, baklavaya geliyor.

anna-karin'in odası da bana çok yakın ama tanışmak kısmet olmamıştı kendisiyle. bu vesileyle tanışmış olduk.

3 günde 2 ofis partisi yaptık, hiç fena değil. şenlikli zamana denk geldim veya isveçliler yazı sadece partiyle geçiriyorlar. gerçi david ilk günden uyarmıştı beni, çoğu kişi tatile gider sakın çalışmadığımızı düşünme, diye ama daha yeni yeni anlıyorum ne demek istediğini.

loka soda

burada ögunler o kadar buyuk ki her turlu iskenderi, kebabi 10 dakikada mideye indiren ben, oglenleri bir tepsi yemegi bitirmek icin en az yarim saat ugrasiyorum. hatta tum gun yetecek kadar yedigimden eminim. belki de aksam yemekleriyle ugrasmamak icin kaytarmaya calisiyor olabilirim.

telefon numarami da ogrendim, sirket ici hattan ulasmak isterseniz 5718'i tusluyorsunuz ben cikiyorum. jenny ya da zara icin 9'a basmak yeterli. bu klavyenin tek sevdigim ozelligi ise ö harfinin olmasi.

cider, bira, cips

"midsummer" partisi için şehir dışına gitmeden önce öğleden sonra şirkette küçük çaplı bir parti yapıldı. bira, cider ve cips beraberinde çıplak sesli 60lık çıtırların bir korosu vardı ki akıllara ziyan. anlamadığımdan olsa gerek, keyif bile aldım.

müdürle de kanka oldum bu vesileyle. bana bol bol bira alıp odama götürmemi tembihledi gitmeden, ben de hemen 2 tane sardırttım, dolaptalar şimdi.

sabah saatlerinde yetkili bir amca odama telefon bağladı. bir türlü hatırlayamadım numarasını, yarın ofise gidince ilk iş öğrenmem lazım. sıkılırsam eğer, 9'a basıp resepsiyondaki manken kılıklı sarah zara ya da dünya sempatiği jenny ile konuşabiliyorum. jenny ilk günden her zaman rahatsız edebileceğimi söylediğinde ne kadar ciddiydi emin değilim.

19.6.07

kuzeylerdeyim

adalar bölgesinde takılmakla beraber her yerde ayrı boğaz keyfi olması tadından yenmez bir olaymış. böyle de güzel bir şehir burası.

köfteleri yaktım, oldukça kötü kokuyorlar. kokusu eve sindi, birkaç gün eve dönmeyi düşünmüyorum.

işten geldikten sonra akşam yemeğine ne yapacağını düşünmek kadar kötü bir şey yokmuş, bunu anladım. hava daha kararmadı.

iyi uykular.

sokaktan kısa kısa

twitter'a beklerim

flickr

hepsine bakalım mı?

oldies but goldies